Lüks Villada Seks! (2) (Tahsin 38 Y., Samsun)

Amateur

Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra bahçeye geçtim. Bakımsız kalan aÄŸaçların budanması gereken dalları vardı, birkaç gündür onlarla uÄŸraşıyordum. Saat 10:00 gibi çay içmek için eve geçtiÄŸimde karım mutfakta bulaşık yıkıyordu. Numan Bey ve Meliha Hanım görünmüyordu. Karımın beline sarılıp yanağından öptüm. “Neredeler?” diye sorduÄŸumda dirseÄŸiyle beni itip, “Ne yapıyorsun be görecekler!” dedi gülerek.

Gerçekten de geriye döndüğümde Meliha Hanımı tam karşımda gördüm. Salon ve mutfak bitişikti, Amerikan mutfak denilen türdeydi, kapısı da yoktu. Büyük salonun merdiven boşluğundaki girişindeydi Meliha Hanım. Korkutucu bakışları vardı kadının, o an utancımdan başımı öne eğerken çay içemeden mutfağın bahçeye açılan kapısından çıktım dışarı. Allahtan karım Meliha Hanımın geldiğini görmemiş bulaşık yıkamaya devam etmişti.

Öğleye kadar bahçede kalıp çalıştım. Öğle yemeÄŸi için eve girdiÄŸimde, karımın suratının pancar gibi kızardığını gördüm. “Ne oldu?” diye sorduÄŸumda, “Yok bir ÅŸey!” dedi sinirle. Belki de ben çıktıktan sonra Meliha Hanım onu paylamıştı. Kadın bana edemediÄŸi sözleri karıma söylemiÅŸti anlaşılan. Karım yemeÄŸimi verirken kendisi tabağındakilere hiç dokunmadı.

Öğleden sonra bahçede çalışırken arkamdan gelen bir çıtırtıyla geriye döndüm. Meliha Hanımdı gelen, yerdeki kuru dallardan birine basmıştı. “Korkuttum mu?” dedi gülümseyerek. “Yok, EstaÄŸfurullah, olur mu öyle ÅŸey!” dedim. Bir aÄŸacın yanında küçük merdivenin üstündeydim. AÅŸağı indim ayıp olmasın diye. Bu zamana kadar böyle bir ÅŸey yapmadığı için ÅŸaÅŸkındım. Meliha Hanımın karımdan sonra beni de paylayacağını düşündüm. O nedenle başıma gelecekleri kabullenmiÅŸ halde kadının yüzüne bakmaya çekiniyordum.

Ama o bana aÄŸaçlarla, bahçenin bakımıyla ilgili ÅŸeyler sordu, bilgi almak istediÄŸini söyledi. O olay hakkında tek kelime etmeyeceÄŸini anladığımda rahatladım. “Bahçe aslında çok güzel, ama bakım ÅŸart. Elimden geldiÄŸince toparlamaya çalışıyorum. Baharda aÄŸaçlara aşı yaparsak daha da iyi olacaktır…” dediÄŸimde, “Bu aşı dediÄŸin nasıl oluyor usta, anlatsana!” dedi karşılık olarak.

Anlayacağı şekilde basitçe anlatmaya çalıştım. Meliha Hanım dikkatle dinliyor, gösterdiğim örneklere bakıyordu. Kadının koca villada otura otura sıkıldığını, konuşacak birine, ilgisini çekecek bir şeye ihtiyacı olduğunu düşündüm. Muhafazakar bir kadın olsa da yabancı bir erkekle konuşma ihtiyacı hissetmişti.

“Bir ara ÅŸu havuza da bakabilir misin?” diye sorunca, “Tabii, ne demek, onu da hallederim!” dedim. “Sen çalışmaya devam et, öyle de konuÅŸabiliriz!” diyerek eline aldığı bir çam kozalağı ile oynarken ben yeniden merdivene çıktım. Daha önce nerelerde çalıştığımı, üniversitede ne okuduÄŸumu vs. bir sürü soru sordu ben çalışırken. Ä°ÅŸe gireceÄŸimiz zamanda da bu soruları sormuÅŸtu, ama ÅŸimdi yine soruyordu. Elindeki kozalakla oynayıp bir elimdeki iÅŸe bir bana bakıyordu.

Nerdeyse yere kadar inen koyu yeşil ince bir pardesü giymiş, başını omuzlarını da örten siyah bir türbanla bağlamıştı. Uzun beyaz yüzü ve elleri haricinde görünen bir yeri yoktu. Uzun boylu bir kadındı. Hatta kocasından biraz daha uzun kalıyordu. Güzel bir fiziği, güzel bir yüzü vardı Meliha Hanımın. Siyah babet ayakkabılar vardı ayağında, ince siyah çoraplı ayakları görünüyordu zaman zaman pardesünün savrulan eteklerinin altından.

“Sana kolay gelsin!” diyerek yanımdan uzaklaşırken arkasından baktım. Elindeki kozalakla oynaya oynaya eve girdi. Karımı azarlamış mıydı? Belki de kadın başına beni paylayamayacağı için öylesine havadan sudan sorular sormuÅŸtu sadece. Garip sorular beynimi kurcalarken bahçede akÅŸama kadar çalışmaya devam ettim. Saat 18:00’e gelirken büyük tuvaletimi yapmak için eve geçtim. ÇiÅŸim geldiÄŸinde bahçedeki küçük tuvaleti kullanıyordum, ama büyük tuvaletimi çatı katındaki, karımla sikiÅŸtiÄŸimiz banyoda yapıyordum.

Karım mutfaktaydı yine, akÅŸam yemeÄŸini hazırlıyordu. Meliha Hanım ve Numan Bey görünmüyordu. Karımın yüzündeki kızarıklık geçmiÅŸ, ama siniri aynı kalmıştı. “Ne oldu, söylesene!” dediÄŸimde yine yanıt vermeyip geçiÅŸtirdi. Ama sonra, “Meliha Hanım yanına gelip sana ne söyledi?” diye sordu. VereceÄŸim cevabı merak eder ÅŸekilde gözlerini açtı. “Hiç, iÅŸle ilgili, o nedir, bu nedir filan sorular sordu. Havuza bakmamı istedi…” dediÄŸimde, “Hımm!” yaptı manalı bir ÅŸekilde. “Geçen bana da demiÅŸti havuzu, ama unuttum sana demeyi!” dedi daha sonra.

“Ben tuvalete gidiyorum!” diyerek merdivenlere yönelirken o da iÅŸine geri döndü. Mermer basamaklardan çoraplı ayaklarımla sessizce çıkıyordum. Ä°kinci katın merdiven sahanlığına geldiÄŸimde Numan Beylerin yatak odası kapısının kapalı olduÄŸunu gördüm. Bu saatte kapalı olmazdı kapıları. Acaba yatıyorlar mıydı akÅŸam yemeÄŸi öncesinde diye düşündüm, ama bu düşünce bir anda geldiÄŸi gibi geri gitti. İçerden gacır gucur birtakım sesler geldi kulağıma.

Ne oluyor diyerek yavaşça parmak uçlarıma basarak kapıya yanaşıp kulağımı dayadım. DuyduÄŸum sesler yatak gıcırtısıydı, Numan Bey ve Meliha Hanım içerde gündüz vakti sikiÅŸiyordu. Nefes alışveriÅŸimi kontrol etmeye çalışarak durup dinlemeye baÅŸladım. Yatak odalarında siyah ferforje demirden bir karyolaları vardı. SikiÅŸmenin etkisiyle demir karyolanın gıcırtılarına ayaklarının parke zemin üzerindeki takırtıları karışıyordu. Aralarda güçlü ve ÅŸiddetli tıpkı dün gece karımla sikiÅŸirken çıkanlara benzeyen ÅŸekilde ‘Åžop ÅŸop ÅŸop!’ seslerini duyuyordum. Numan Bey münzevi ve sofu görüntüsünün altında iyi bir sikiciydi anlaşılan. Daha birkaç saat önce bana sorular soran karısını çatır çatır sikiyordu.

Gıcırtı sesleri yavaş yavaş sona erdi sandığım anda daha yüksek perdeden çıkmaya başladı. Yoğun bir sikişmenin üstüne denk gelmiştim. Sesler aralarda yavaşlayıp hızlanmaya devam ederek 15-20 saniye daha devam ettikten sonra nihayet kesildi. Sessiz olmaya dikkat ederek üst kata çıkıp banyoya girdim.

Tuvaletimi yapıp aşağı indiğimde kapıları halen kapalıydı. Bir süre daha çalıştım bahçede. Bahçe malzemelerini arkada kalan küçük depoya koyup eve geçtim mutfak kapısından. Numan Bey aşağı inmiş, Meliha Hanım ise henüz gelmemişti. Numan Bey başıyla selam verdi. Kırlaşmış saçları biraz ıslak gibiydi. Sikişmenin ardından yıkanmış, temizlenmişti.

Ben mutfak masasında yemeğimi yerken Meliha Hanım da indi. Aynı uzun pardesüsü üstündeydi ama başını koyu mavi bir türbanla bağlamıştı bu kez. Beni görünce selam verdi, kocası gibi başıyla yapmadan. Selamını alırken Numan Beyin karşısına oturup telefonunu aldı eline. Yemeğimi yerken kadınla adama bakmadan edemiyordum. Bir karı koca ne yaparsa onlar da aynısını yapmışlardı, ama bunu daha hava kararmadan ve biz odamıza çıkmamışken yapmaları şaşırtıcıydı.

YemeÄŸimi yedikten sonra, “Hayırlı akÅŸamlar!” diyerek odamıza çıktım. Hanife onların yemeklerini hazırlıyordu ben çıkarken. Hanife’nin gelmesi 22:30’u buldu. Yine yorgun görünüyordu. Soyunup yataÄŸa girdiÄŸinde sarıldım. “Niye sinirliydin bugün?” diye sorduÄŸumda, “BoÅŸ ver!” dedi. “Ne oldu kız, ne saklıyorsun sen benden?” dediÄŸimde, “Ya söyleyip de canını sıkmak istemiyorum!” dedi.

O söylemese de bir ÅŸeylerin olduÄŸunu anladım. “Meliha Hanım ne söyledi sana?” dediÄŸimde, “Bir ÅŸey demedi bana, onunla ilgisi yok ki!” dedi. “Ne peki, baÅŸka ne oldu ki?” dediÄŸimdeyse, “Kızma ama!” dedi dudaklarını büzüştürerek. “Hadi uzatma, bırak oyun oynamayı da anlat!” dedim biraz da sert bir tonla.

“Åžey, kahvaltıdan sonra bulaşıkları yıkarken Meliha Hanım yukarı çıktı. Numan Bey kaldı aÅŸağıda. Benden kahve istedi, ben de yapıp yanına götürdüm. Kahveyi sehpaya koyarken elimi tuttu birden, benden hoÅŸlandığını söyledi. Korkup elimi çektim hemen. Tezgaha dönerken peÅŸimden geldi bu sefer, belimden sarılıp ellemeye, öpmeye çalışınca dirseÄŸimle vurdum karnına. Canı yanınca bir ÅŸey demeden yukarı çıktı…” deyince Hanife’nin sözleri karşısında çok ÅŸaşırdım.

İçine kapanık, sofu dediÄŸimiz adam karıma sulanmıştı. “Vay orospu çocuÄŸu!” dedim. Hanife ellerini göğsüme koyup, “Allah aÅŸkına Tahsin ses etme. Kaç zaman sonra böyle bir iÅŸ bulduk, kaybetmeyelim. Azıcık ellemesinde bir ÅŸey yok. Paraya ihtiyacımız var sonuçta!” dedi beni sakinleÅŸtirmeye çalışan bir tonda.

Daha önce çalıştığımız yerlerde de Hanife’ye sulanan, elleyen adamlar olmuÅŸtu. Tarlalarda, baÄŸ bahçe iÅŸlerinde çalıştığımız zamanlarda iÅŸi kaybetmeyelim diye karımın kendini elletmelerine alışmıştım. Bütün bunların sona erdiÄŸini düşündüğüm bir zamanda yeniden ortaya çıkması canımı sıktı.

Hanife ses çıkartmamam için yemin ettirdi. Bu işi kaybetmek istemiyordu. Eskisi gibi meyve yada fındık bahçelerinde, tarlalarda yevmiyeli işçi olarak üç kuruşa çalışıp, çadırlarda, barakalarda kaldığımız günlere geri dönmek istemiyordu. Ona daha iyi koşullar sağlayamadığım için kendimi suçlu hissediyordum. O yüzden dediğini yapıp sessiz kalacaktım.

Hanife’ye, “AkÅŸam tuvalet için gelmiÅŸtim ya. Yukarı çıkarken baktım bunların kapıları kapalı. O saatte niye kapalı diye merak ettim, kapıya dayadım kulağımı. İçerde karyola gıcırdatıyorlardı. Gündüz vakti sikiÅŸiyorlardı!” dediÄŸimde güldü.

Hanife, “Sana demeye utandım, ama ben de bir defa ÅŸahit oldum senin bu dediÄŸine. Benim yanımda birbirlerine kaÅŸ göz iÅŸareti yapıp yukarı çıktılar. Sen Samsun’a gitmiÅŸtin arabayla. Nereye gidiyor bunlar diye merak ettim. Yukarı çıktım, kapıları kapalıydı. Senin gibi kulağımı dayadım kapıya, gündüz vakti sikiÅŸiyorlardı… Meliha Hanım öyle bir ‘Ayy, ahhh, ohhh!’ çekiyordu ki ÅŸaşırıp kalırsın… Duyarız ederiz diye korkuları, utanmaları yok hiç… Sonra da bir ÅŸey olmamış gibi geldiler aÅŸağıya… Zaten kadının acayip acayip külotları sutyenleri var. Görüntüsüne baksan ehlisünnet bir kadın sanırsın, ama ben bu yaşımda giymeye utanırım onları!” dediÄŸinde, “Nasıl ÅŸeylermiÅŸ onlar kız?” dedim merakla.

Hanife gülerek, “Böyle arkası ipli, giyince götünün arasında kalır. Önü de ha bu avucumdan daha küçük, ben giysem amım dışarda kalır valla!” dedi sesli gülmesini engellemek için aÄŸzını kapatarak. Ev sahiplerimizin bu garip durumları karşısında ÅŸakayla karışık biraz daha konuÅŸtuktan sonra yattık…

O günden sonra gözüm Numan Bey de oldu hep. Bahçede çalıştığım zamanlarda bir yandan da evi gözetliyordum. Gerçi içerde olan biteni göremezdim, ama karıma askıntı olmaması için kendimce tedbirler almaya çalışıyordum. Arabayla Samsun’a gittiÄŸim zamanlardaysa Hanife’yi arıyordum sık sık cebinden. Ancak tahminimin aksine Numan Beyden herhangi bir hareket gelmedi. Hanife’ye her seferinde bir ÅŸey olup olmadığını sorduÄŸumda, “Bir ÅŸey yok. O günden sonra aklı başına geldi herhalde!” diyordu.

Numan Bey kabuÄŸuna çekilmiÅŸ, ama Meliha Hanım sık sık çalışırken yanıma gelmeye baÅŸlamıştı. Ä°ÅŸle ilgili sorular soruyor, bazen de çalışma sırasında ufak yardımlarda bulunuyordu. Bana ilk zamanlar “Usta!” diye hitap ederken sonrasında “Tahsin Bey!” demeye baÅŸlamış, en sonunda da sadece, “Tahsin!” der olmuÅŸtu.

Hanife’nin onun hakkında söyledikleri geliyordu aklıma yanıma her geliÅŸinde. Yarağım ister istemez sertleÅŸiyordu, ama kadın anlamasın diye azami dikkati gösteriyordum. Uzun ve bol pardesülerini üstünden hiç çıkartmıyor, başını aynı tip büyük türbanlarla baÄŸlıyordu. Numan Bey evin içinden bile çıkmak istemezken karısı bahçede rahatça dolaşıyordu.

Geçen zamanla birlikte dikkatimi çeken bir ÅŸey de kendilerine herhangi bir ziyaretçinin gelmemesiydi. DiÄŸer evlerdeki komÅŸulardan gelen olmuyordu hiç. Onların da bir yere gittikleri yoktu zaten. Bize iÅŸi ayarlayan kardeÅŸi bile Numan Bey yerine bazen beni arıyor, abisinin ve yengesinin nasıl olduÄŸunu soruyordu…

Bir sabah kahvaltımı yapmış bahçeye çıkacakken, Meliha Hanım, “Tahsin seninle Samsun’a gitmemiz lazım!” deyince, “Åžimdi mi?” dedim gayriihtiyari. “Evet, yapmam gereken iÅŸler var. AlışveriÅŸ de yapmam lazım. Ben çantamı alıp geleyim!” dedi ve yukarı çıktı. Kocası daha aÅŸağı inmemiÅŸti. Hanife’ye, “Nerden çıktı ÅŸimdi bu?” dedim, sinirlenmiÅŸtim. Karımı Numan Bey ile tek bırakmak istemiyordum. Ancak Hanife gayet rahattı. “Ne olacak canım, sen merak etme beni, ben yapacağımı bilirim öyle bir durumda!” dedi gülümseyerek.

Birkaç dakika sonra Meliha Hanım omzuna siyah çantasını asmış, siyah güneÅŸ gözlüklerini de türbanının üstüne atmış halde indi aÅŸağı. “Hadi çıkalım!” derken Numan Bey de arkasından iniyordu. Bana, “Dikkatli sür Tahsin, Meliha Hanım aşırı süratten hoÅŸlanmaz!” deyince, “Merak etmeyin efendim, dikkat ederim!” dedim. Ancak içimden (Ulan ibne, karıma dokunmaya kalkma, ben de senin ebeni sikerim!) demeden duramadım.

Binmesi için arka kapıyı açtım ama o öne oturmak istediÄŸini söyledi. Meliha Hanım öne oturunca yola çıktık, ama benim aklım Hanife’deydi. Karımı o çakalla yalnız bırakmak zorunda kalmıştım. Meliha Hanım, “Bahçe çok zamanını alıyor, havuzla daha ilgilenemedin?” deyince, “Kusura bakmayın. En yakın zamanda bakacağım. Gerçi havalar artık soÄŸuyor, ama size söz verdim ne de olsa…” dedim. “EstaÄŸfurullah, ne sözü, sadece bir rica benimki!” dedi gülümseyerek.

Ardından evle ilgili kafasındaki düşüncelerden bahsetti. Evin içini ve dış cephesini boyatmak istediğini, ancak Numan Beyin buna karşı çıktığını, evin içinde tadilat görmek istemediğini söyledi. Kocası hakkında ilk kez böyle serzenişte bulunurken görüyordum kendisini.

Bir süre sessiz kaldıktan sonra neden çocuÄŸumuz olmadığını, tedavi olup olmadığımızı, problemin kimde olduÄŸunu sordu. “Kısmet olmadı, ikimiz de çok istedik, ama olmadı iÅŸte. Bende sıkıntı yokmuÅŸ, Hanife ile ilgili bir ÅŸeymiÅŸ. Tedavi için de paramız yeterli gelmedi bir türlü. Devlet karşılıyor dediler, ama sigortamız olmayınca ona da baÅŸvuramadık…” dedim.

Elini saÄŸ kolumun üstüne koyup, “Biz ne güne duruyoruz Allah aÅŸkına, özelse özel, devletse devlet. Hangi hastaneye gitmek istediÄŸinizi söyleyin sadece. Para konusunu düşünmeyin!” dediÄŸinde, “Çok teÅŸekkür ederim!” dedim utanarak. Ä°lk defa bana dokunmasına ÅŸaşırmıştım. Elini çekerken, “Ne demek, elimizden ne gelirse yaparız!” dedi karşılık olarak.

Kısa bir sessizlik sonrası ben utanıp sıkılarak, “Åžey, sizin niye olmadı acaba?” diye sordum. Gülümseyerek, “Ben Numan Bey ile geç bir yaÅŸta evlendim, o saatten sonra da yapmak istemedim. Numan Beyin ilk evliliÄŸinden bir oÄŸlu var zaten. Gerçi görüşmüyorlar, ama evlat sonuçta. Ä°lk evliliÄŸim 15 yıl sürmüştü. Senin Hanife gibi benim de kocam kısırdı. O nedenle çocuÄŸumuz olmamıştı!” dedi.

Meliha Hanımın daha önce evli olduÄŸunu bilmiyordum. Bunu ilk defa duyuyordum, ama yine de söyleyerek moralini bozmak istemedim. Ardından, “Senden yana sıkıntı olmadığını anlamıştım zaten. Güçlü, kuvvetli, yakışıklı adamsın. Ama Hanife de genç ve güzel bir kadın sonuçta. Anne olmak ona çok yakışacaktır!” dedi. Nazikçe teÅŸekkür ederek karşılık verdim sözlerine.

Numan Beyin sözleri üzerine maksimum 60 km ile gidiyordum. Meliha Hanım camdan etrafı seyrediyordu. Merkeze gidince onu bir giyim maÄŸazasının önünde indirdim. Arabayı yakınlardaki bir otoparka çektim. Hanife’yi aradım. Birkaç kez çaldıktan sonra açtı. “Orada durumlar nasıl?” diye sorduÄŸumda, “Ä°yi, ne olsun. Kahvaltı yapıp yukarı çıktı!” dedi Numan Bey için. “Bir ÅŸey dedi mi, bir ÅŸey yaptı mı?” diye soruncaysa, “Ne yapacak Tahsin, sen de telaÅŸ yapma böyle!” dedi sinirlenmiÅŸ gibi. “Ä°yi, tamam”! diyerek kapattım telefonu.

Ama merak edip 15-20 dakika sonra yeniden aradım. Ancak bu kez yanıt alamadım, telefonu açmadı. Ne oldu, niye açmıyor bu diye düşünüp dururken Meliha Hanım arayıp yanına gelmemi istedi. Yeniden maÄŸazanın önüne gittim. Bayağı alışveriÅŸ yapmıştı, elleri poÅŸetlerle doluydu. PoÅŸetleri bagaja koyarken o ön koltuÄŸa oturdu yine. Elinde bir paket vardı. “Bu senin!” dedi paketi uzatıp. “Nedir bu?” dediÄŸimde, “Aç bak bakalım, beÄŸenecek misin?” dedi gülümseyerek.

Kareli bordo renkli çok güzel bir gömlekti. “Meliha Hanım çok teÅŸekkür ederim, ama ne zahmet ettiniz?” dediÄŸimde elimi tutup, “Sen daha iyilerine layıksın!” dedi. Ä°lk kez eli elime deÄŸiyordu. Çok ÅŸaşırıp heyecanlandım. Sıcak ve yumuÅŸak elini çekerken, “Meliha de bundan sonra bana, Hanım demeni istemiyorum, aramızda resmiyet olmasın lütfen!” dedi gülümseyerek. Ama hemen ardından, “Ama Numan Beyin yanında aynı ÅŸekilde Hanım demeye dikkat etmelisin!” dediÄŸinde, “Nasıl isterseniz!” dedim. Arabayı çalıştırırken, “Nasıl isterseniz deÄŸil, nasıl istersen!” dedi nazikçe. “Peki!” dedim yanıt olarak.

AlışveriÅŸ sonrası baÅŸka maÄŸazalara, PTT’ye ve banka ÅŸubesine uÄŸradık. Bankadan çıktığında elinde hatırı sayılır bir miktarda para vardı. Paraları çantasına koyup, “Yemek yiyip öyle dönelim eve!” dedi. Sonra da, “Balık yemek istiyorum, bildiÄŸim güzel bir yer var, oraya gidelim!” dedi. Yolu tarif ederek dediÄŸi balıkçıya gittik. Hayatımda ilk defa böyle lüks bir yere geliyordum. Ãœzerimdeki eski püskü kot pantolon ve ütüsüz gömlekle burası için uygun olmadığımı düşündüm. Ancak Meliha Hanım o ÅŸekilde düşünmüyordu.

Sahile bakan bir masaya oturduk. Ben ezik büzük otururken o benim adıma da sipariş verdi. Kadının benimle böyle yakından ilgilenmesi hoşuma gitmişti, ama niye böyle davrandığını da anlayamıyordum. Acaba benden hoşlanıyor muydu? Meliha Hanım gibi mütedeyyin bir kadının kocası haricinde bir erkeğe bakabileceğine inanmıyordum, ama aklıma başka da bir şey gelmiyordu.

Balıklarımızı yerken havadan sudan konuştuk. Bir sonraki gelişimizde bahçeye ekmek istediği ağaç fidanları olduğunu, onları alacağımızı söyledi. Meliha Hanımın işaretiyle hesabı istedim garsondan. Oldukça yüklü bir hesaptı, benim ödeyecek durumum zaten yoktu. Meliha Hanım bankadan çektiği paralarla ödedi, üstünü de bahşiş olarak bıraktı.

“Kesenize bereket, teÅŸekkür ederim!” dediÄŸimde, “Afiyet olsun, daha bu bir ÅŸey deÄŸil!” dedi gülümseyerek. Arabanın kapısını bu kez ben açtım binmesi için. GüneÅŸ karşıdan geldiÄŸi için gözlüklerini taktı. Bu haliyle daha güzel ve hoÅŸ bir görüntüsü olmuÅŸtu. 45 yaşında olsa da daha genç gösteriyordu. Yüzüne hiç makyaj yapmadığı için de teni temiz ve bakımlı kalmış, yaÅŸlanıp kırışmamıştı.

Eve doğru giderken vites kolundaki elimi tuttu. Siyah güneş gözlüklerinin arkasından bana bakıyordu, dudaklarında gülümseme vardı. Bir süre o şekilde kaldıktan sonra çekti elini. Heyecandan ne yapacağımı şaşırdım. Ev sahibim bana yazılıyordu. Kadının niyeti bozduğunu anlamıştım artık. Eve gelene kadar başka söz etmedik, ama etmemize gerek kalmamıştı zaten.

Arabadan inerken, “Bu gömleÄŸi giysene, üstünde görmek istiyorum. Bedenini tahmin ettim ama uymazsa deÄŸiÅŸtirelim!” dedi gülümseyerek. “Tamam!” dedim kontağı kapatırken. Meliha Hanım arabadan inerken ben de bagajdaki poÅŸetleri aldım. Önümden kısa topuklu babetleri ile kıvıra kıvıra yürüyordu. Siyah renkli, bol ve uzun pardesünün altında götünü saÄŸa sola çalkalıyor, pardesünün geniÅŸliÄŸi bunu görmeme engel olamıyordu.

PoÅŸetleri salona bıraktığımda karım ve Numan Bey yoktu içerde. Meliha Hanım, “Ben yukarı çıkayım!” diyerek merdivenlere yönelirken mutfağın bahçeye açılan kısmına baktım. Hanife görünmüyordu orada da. Yukarı çıktım hızlı adımlarla. Meliha Hanım yatak odasına girmiÅŸ, kapıyı kapatmıştı.

En üst kata çıkıp bizim odanın kapısını açmaya çalıştım, ama kapalıydı. Hanife içerde miydi? Birkaç defa tıklattım, “Hanife benim, açsana kapıyı, orda mısın?” dedim. Ne olduÄŸunu anlamaya çalışıyordum. Derken kapı açıldı. Hanife’nin suratı kıpkırmızıydı. “Ne oldu kız, anlatsana, bir ÅŸey mi oldu?” dedim kapıyı kapatırken. Hanife aÄŸlamıştı ben gelmeden önce. “Geç otur!” dedi yatağın üstünü iÅŸaret ederek. “O pezevenk bir ÅŸey mi yaptı sana?” dedim kollarından tutup sarsarak. “Otur, konuÅŸalım!” dedi çok sakin bir sesle.

Bir ÅŸeyler olmuÅŸtu, ama Hanife’nin bu sakinliÄŸi beni korkutuyordu…

[Tahsin]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir